Osman Pamukoğlu'nun Ey Vatan isimli kitabından önemli bulduğum alıntıların bir kısmı:
- Eğer bu kıymetli kitabı alıp okuyacaksanız, aşağıdaki notlara bakmanız okuma zevkinizi öldürebilir.
- Devletin öznesi de, nesnesi de insandır.Devletini kalkındırmak isteyen önce kendini kalkındırmalıdır.
- Devlet halkını bir uçta en zenginler, diğer uçta en fakirler haline getirirse, bir tarafta para ile kendini satabilecek diğer tarafta onu alabilecek zıt kutuplar meydana gelir.Böyle bir düzen ve hal, çok kısa sürede o devletin topraklarında huzuru kaçıracak olaylarla karşılaşılacaktır.
- Bir krallıkta özel bir kişinin aşırı zenginliği onu kralın üzerine çıkarmaz.Ama bir cumhuriyette onu kolaylıkla yasaların üzerine çıkarabilir.O zaman devletin gücü kalmaz ve zengin gerçek egemen hale gelir.
- İlerleme anlarında asiller, çöküş anlarında alçaklar başarılı olur.
- İnsanın en büyük ve en muhteşem eseri bir ideal uğruna yaşamayı bilmesidir.
- Onur, insanlık için dürüstlük ve itibarın birleşimidir.
- Gerçek bir vatanperver milletini sever, milletini seven milletleri de sever.
- Hayat eflatuni renklerden oluşmaz.Hep olduğu gibi, dünya kaynaklarını ve pazarlarını ele geçirmek için her türlü dalavereyi çevirenler diplomasi, mali ve askeri hareketlerle özgürlüğünüzün ve toprağınızın peşinden ayrılmazlar.
- Tilkiler tüyünü değiştirir ama huyunu asla!
- Ulusların ve devletlerin güçleri tarih boyunca çıkarabildikleri liderler kadar olmuştur.
- Önder, yol üzerinde olup da nereye gittiğini bilmeyenlere bu yolun ilerisinde neler olduğunu ve sonunda nereye çıkacağını söyleyerek onların fiziksel ve ruhsal gücünü artırır.
- Önder büyük dertleri küçültür, küçükleri yok eder.
- Ulus ve toplumlar önderin heyecanı, tutku ve isteklerini yakalayınca amaçlarını da sahiplenmeye başlarlar, amaca ve hedefe kendilerini adamaları sonunda sınır tanımayan bir dürtüyle de hareket etmeye başlarlar.
- Yeryüzünde insanların itaat duygusuna değil hayal gücüne hitap ederek etkilemeyi ancak doğal önderler başarabilmiştir.
- Korku içinde yaşayan insan özgür değildir.Korku gelecek bir kötülüğü beklemektir, bulaşıcıdır.
- Özgürlüğü temel alan ve cesaret, sürat, sezgi ve özgüvenden oluşan bir ruh ve bunlarla beslenen bir bedene, insanların ahir ömürlerinde peşlerine düştükleri herşey sıradan ve amaçsız gelmeye başlar.Bu hal tepeden ve aşağıda duran, sürünen, koşan, saklanan, uyuya birbirini avlamaya ve aldatmaya çalışan herşeyi çok geniş alanlarda keskin bir şekilde görür.
- Önder doğa ve insandan hareketle sıradan insanların şiddetli özlemleri olduğunu bilir.Bunlar severler, nefret ederler ve isterler.Bencildirler.Her düşünceleri nesne ve şahıslarla ilgilidir.Kendilerini rakamlar ve miktarlar ile zehirlemişlerdir.
- İnsan doğayı tanımadığı için sürekli mutlu olamaz.Bu durum bencilliği ve egosu yüzündendir. Bunlar da onu "ne ise o olmayı reddeden" haline getirmiştir.Her fırsatta haklarından bahsederler.Halbuki haklar kadar sorumlulukları da vardır.Önder bunu onlara öğretir ve kanıtlar.İçtenlik ve dürüstlüğün birinci vasfı olduğunu da beyinlerine nakşeder.
- Bir ulusun gerçek karakteri, tarihinin önemli buhranlarında ortaya çıkar.
- Düşmansız, hasımsız ve rakipsiz yaşam olmaz.Onlar sizinle dövüşerek sinirlerinizi ve becerilerinizi kuvvetlendirirler.
- Bir insan başka bir insana birşey öğretemez, öğrenme isteği olan öğrenir.
- Mazeret kültürü, tembellerin kaygısızların ve işi arsızlığa vuranların kültürüdür.Toplumların en büyük uyuşturucusudur.bunlar keşkeciler ve dur bakalım ne olacak grubuna dahildirler.Karar verme ve tahmin yeteneklerinin olmayışı, korkuya esir düşmelerinden kaynaklanır.
- Sinirleri zayıf olan insanlar karamsar olurlar.
- Hiçbir işe yaramayanlar biraz itiraz hastasıdır.
- Boş insanlar sıkı taraf tutar.
- Varoluşun temeli hareket ve eylemdir. Bütün canlıların bedenleri de hareket üzerine tasarlanmıştır.Yapan zaten konuşmaya ihtiyaç hissetmez, yapamayan susmak bilmez. Bu hal darlık, sığlık ve aczdir.
- İnsanlar dünyayı başka bir yörüngeye sokabilirler, diğer gezegenlere yerleşebilirler ama birbirlerini boğazlama isteği olmadan yedi gün uyum içinde yaşayamazlar.
- Muharebelerde korktuğun şey beklediğinden daha çabuk başına gelir.
- Savaş, devletlerin ve milletlerin maddi kaynaklarıyla beraber sabırlarını da tüketmek için, insanoğlunun bulduğu en kısa yoldur.
- Türkiye'nin askeri bakımdan kontrol altına alınabilmesi için Nato şemsiyesi altına girmesi gerekiyordu.
- Birden Stalin boğazlar, Kars ve Ardahan konularında Türkiye'ye baskı yapmaya başladı.İnönü direneceği yerde panlikledi ve ülkeyi Abd-İngiltere safına çekerek Nato'ya girmek istedi.Böylece hem avrupanın savunma şemsiyesi altına girebileceğini, hem de "avrupanın yeniden imarı" adı altında kurulan aslında ABD'nin avrupayı ekonomik bakımdan bağımlılaştırma siyasetinden başka birşey olmayan fondan yararlanabilecekti.
- ABD ve İngiltere, tez elden Türkiye'nin önüne tarihsel faturayı koydu.Nato'ya girmenin koşulu çok partili rejime geçerek ulusal ekonomi yerine liberal ekonomiyi tesis edecek siyasi örgütlenmelere izin verilmesiydi.
- Abd aynı şeyi Avrupadaki ülkelere de yapmıştı fakat, onlar yenik düşen ülkelerdi.Bu hal ülkeyi savaşmadan yenik düşenler safına itmekten başka birşey değildir.
- Böylece anayasada siyasal ve askeri bakımdan "değişim" süreci başlıyordu.Bu değişimin amacı ise ulusal bağımlılığın iki ayağı olan ekonomik ve siyasal bağımsızlığın kırılması ve ekonomik ve siyasal bakımdan angloamerikan liberal yöntemiyle uluslar arası ticaret oligarşisi girdabına dalmasıydı.
- Bütün tarih araştırmacıları ve yazarları bilirler ki, bugünün koşulları içinde tarihin geçmiş olayı yorumlanamaz.Fakat ne garip bir gerçek ki, insanoğlu aynı sebeplerin aynı sonuçları doğuracağını belleğinde tam tutamadığından geçmişten ve yaşanmış tecrübelerden ders ve ibret almadığından aynı olayları farklı zamanlarda yeniden yaşar.
- Bugün ülkenin içinde bulunduğu koşullar, 1860-1908 arası yaşananlarla, unsurları sebepleri ve bu sebeplerin gerekçeleri ile sanki aynı yumurta ikizi gibi benzerlikler göstermektedir.
- 2001 yılı kasım ayında Fransız piyade okulunu ziyaret ediyordum.Onların çeşitli uluslara mensup paralı askerlerden oluşan lejyon alaylarıyla ilgili konuşurken komutanlarına "Bunlarla işiniz zor.Hiçbir asker ulusu ve toprağı tehlikeye girmeden bütün varlığını ortaya koyarak savaşmaz." dedim.Fransız komutan, "Birşeyi size itiraf etmek zorundayım." dedi ve devam etti "Artık Fransız anne babalar bırakın ölmesini, çocuklarının saçlarından bir telin kopmasına bile tahammül edemiyor.Politikacılar da artık askeri harcamalara para vermiyorlar."
- Bizim Irak savaşına girmememiz büyük bir isabet.Bir savaş başka bir savaşın tohumlarını atar.ABD bunun altından kalkamayacak, tıpkı Vietnam gibi bir batağa daldı.Sonunda Irak'tan kaçacak fakat bunu Somali, Afganistan gibi peşinden ayrılmayanlara ve onlara yapışık yaşayanlara devrederek yapmaya çalışacak.Şimdi kuzeyde yaşayan , kendi devletlerine bile hiç çekinmeden nankörlük eden Kürt aşiretleri, sonunda mezhep meselelerini bir tarafa itecek olan Arapları bulacaklar. Ve Iraklıları dünyanın her yerinden gelen gönüllüler ve örgütler destekleyecek.
- Ulusçuluk, ulusal günlerde tören izlemek, her türlü ulusal karşılaşmada heyecanlanmak kaybedince de derin bir hüzne bürünmek değil, Türk milletinin haklarını yabancılara yedirmemektir.
- Bütün ulusların tarihlerinde, eğer güç kullanılmadan bir toprak elden çıkmışsa, onun tek sebebi vardır.Bu sebep karşı tarafın diploması kurnazlığı falan değil, mevcut hükümetin aczi, basiretsizliği ve korkaklığıdır.